Maske… Üç ay öncesine kadar yalnız hastanelerde herhangi bir operasyon sırasında doktor ve hemşireler tarafından kullanılan maske, COVID-19 salgını ile birlikte hepimizin vazgeçilmezi haline geldi. Başlangıçta belli şehirlerde maskesiz sokağa çıkmak yasaklanmışken, 18 Haziran’dan itibaren bu yasak İstanbul, Ankara ve Bursa şehirlerine de getirildi. Bir Sosyal Bilimci olarak sokağa çıktığım zamanlarda İstanbul’da halkın maske kullanımını COVID-19 salgınının çıktığı günden bugüne gözlemleme fırsatı buldum. Yaptığım gözlemlerde öncelikle halkın maskeyi dört farklı şekilde kullandığını tespit ettim. Bu kullanım şekillerini; maskenin ağız ve burnu tamamen kapatacak şekilde takılması, maskenin burun altı yani burun dışarıda kalacak şekilde kullanılması, maskenin ağız altı yani ağız ve burun açıkta ancak çeneyi kapatacak şekilde takılması ve son olarak maskenin çene altında yani ağız, burun ve çene açıkta kalacak şekilde kullanılması şeklinde özetleyebiliriz. Ben tıp alanında uzman değilim ancak maskenin koruyucu olabilmesi için burun ve ağzı tamamen kapatacak şekilde takılması gerektiği pek çok sağlıkçı tarafından dile getirildi. Bununla birlikte, yaptığım gözlemlerde halkın çok az bir kısmının maskeyi kullanılması gerektiği gibi taktığını gördüm. Hiç şüphesiz maskenin özellikle sıcak yaz aylarında doğru bir biçimde kullanılması oldukça güçleşiyor. Özellikle toplu taşıma araçlarında yine salgın nedeniyle klimaların kullanılmıyor olması, bu araçlarda sıcak yaz koşullarında maske kullanımını oldukça güç hale getiriyor. Tüm bunların yanı sıra, 11 Marttan bugüne yaşadığımız bu süreçte; sokağa çıkma kısıtlamaları, maske kullanımı, dezenfektan, el hijyeni vb. gibi pek çok hususta halkın ciddi bir bıkkınlık ve yorgunluk hissetmeye başladığını gözlemlemekteyim. Hiç şüphesiz, insan sağlığı Dünya’daki en değerli şey ve insan sağlığını korumak için alınması gereken tüm önlemler alınmalı. Ancak yaşanan bu süreçte insanların duyduğu tedirginlik, kaygı ve bıkkınlık bir süre sonra insanların söz konusu önlemlere uyma konusundaki isteklerini ciddi bir biçimde azaltabilecektir. Sanırım artık gerek ülkemizde gerekse Dünya’daki diğer tüm ülkelerde toplumların yetkililerden beklediği, yeni kısıtlamalar yerine hastalığın tedavisine yönelik umut verici açıklamalar. Bu çerçevede yapılması gereken, tüm Dünya’daki bilim insanlarının ortak hareket ederek hastalığın tedavisi ve aşıya yönelik çalışmaları hızlandırmaları… Birleşik Krallık Oxford Üniversitesi’nin yapmış olduğu ve 16 Haziran’da kamuoyuyla paylaşılan klinik deney sonuçları, COVID-19 salgınına yönelik ümit verici gelişmelerden… Yapılan bu çalışma sonuçlarına göre “Dexamethasone” adlı ilacın, COVID-19 nedeniyle entübe edilen hastalarda ölüm oranını üçte bir, oksijene ihtiyaç duyan hastalarda ise; beşte bir oranında azalttığı ifade ediliyor (World Health Organization, 2020). Dilerim bu tür olumlu araştırma sonuçlarıyla önümüzdeki süreçte daha sık karşılaşır ve en kısa sürede bu salgını atlatırız.
Sağlıklı günler dileklerimle…
Doç. Dr. Çiğdem Börke TUNALI
Kaynak: World Health Organization (2020). “WHO Welcomes Preliminary Results about Dexamethasone Use in Treating Critically Ill COVID-19 Patients”, News Release, https://www.who.int/news-room/detail/16-06-2020-who-welcomes-preliminary-results-about-dexamethasone-use-in-treating-critically-ill-covid-19-patients, 18.06.2020.